Ben nesline ne oldu?
''Olmaz kızlar, ana babaya bu kadar direnilmez,'' diye söylendi Nihal teyze sitemkâr gözlerle bizleri süzerken. Ben sesimi çıkarmamayı yeğledim. Sonya kendini tutamayıp atladı.''Hayat onun değil mi? İstediği gibi yaşar. Bir de onun hikâyesini dinlemek gerek. Kim bilir söyleyecek neleri vardır.''
Nihal teyzenin direnmekle suçladığı kızı Berrin otuz beş yaşına gelmiş bir banka müdürüydü. Annesinin onaylamadığı beş parasız, işe yaramaz adamın tekiyle evlenivermişti.
Otoriteye soru sorulmaz, sorun çıkarılmaz, aksilenmez, robot gibi yaşanır. Buydu eski kuşaklara göre mutlu aile ve toplum yaşantısının sırrı.
Bizler ana baba olduğumuzda çok daha iyisini yapmak, aynı yanlışları yinelememek adına çıktık yola.
''Anne biliyor musun,'' diye heyecanla mutfağa dalan çocuğumuza,
''Onu bunu bilmem. Sen kaç soru çözdün bugün?''
''Odanı topladın mı?''
''İki kuruş ayırabildin mi bir kenara?''
''Zeytinyağlı sebze pişirmiştim. Ye de çöpe atılmasın bu defa,'' demekten öteye gidemedik.
Ne yazık ki çocuklarımıza bizlere direnmeyi öğretemedik.
Günde iki yüz elli soru çözmenin, brokoli, ıspanak, kereviz yemenin dünyayı güllük gülistanlık yapacağını umduk saf ana babalar olarak. Ve daha önceki kuşaklar gibi biz de çocuklarımızı suçlamayı ihmal etmedik.
Ana babalarıyla yaşayan narsisler!
Yoga ve pilates yapıp sağlıklı beslenmeden başka şey düşünmeyen tembeller!
Bilgisayar bağımlıları!
Bencil, apolitik ve sığ şeyler!
Onları dinlemeyi, duymayı denemenin yerine kendi projelerimiz, hırslarımız, arzularımız, yanlışlarımız için kullandık.
Ağaçları, denizi, suları, yeşili sonuna kadar tükettik ama BEN neslini tüketici olmakla suçladık.
Onlara alışveriş merkezleri ve plastik palmiyeli beton parklar bıraktık.
Hor gördüğümüz, ''bunlar mı Türkiye’nin yeni nesli'' diye dudak büktüğümüz BEN nesli attıkları twittlerle bütün Türkiye’yi Gezi parkında bir araya getirdi. Gençlik silkindi, kendine geldi. Kurtuluşun direnmekten geçtiğini anladı sonunda. Yeniden nefes almaya başladı.
Türkiye’nin kulağı onların söylediklerinde, gözleri ise twittlerindeydi artık. Kimi parkları, gölgesinde kitap okuduğu ağaçları, sevgilisiyle el ele oturduğu çayırı kaybetmemek için, kimi özel hayatına müdahale edilmesin diye, kimi daha insanca yaşam şartlarına kavuşabilmek uğruna toplanmıştı Gezi’de.
Din, dil, ırk, bayrak, politik görüş umurlarında değildi. Tek ortak noktaları vardı, otoriteye sorgusuz sualsiz itaat etmekten, başkalarının hayatını yaşamaktan sıkılmışlardı.
Ben neslinden Gezi nesli doğdu; sahtekârlığa karşı, anlayışı ve algısı gelişmiş, orantısız güç yerine orantısız mizah kullanan, kıvrak zekâlı, pırıl pırıl bir nesil.
Füsun Çetinel
0 yorum :
Yorum Gönder