Yazar mutlu mesut yazıp giderken birden bire yazamadığını, ilham perilerinin artık onun yanında olmadığını ve yazarlık çeşmesinin kuruduğunu fark eder. Aklına yazacak enteresan hiçbir şey gelmemektedir.
Dünyanın sonu mudur bu? Evet, bir yazar için gerçekten de dünyanın sonu gelmiş demektir.
Peki bunun üstesinden nasıl gelir?
Yazarın lavabosu bilinçaltıdır. Gerçek bir lavabo gibi pisliklerle, artıklarla tıkanabilir bilinçaltı. Bunlar neler derseniz, çocukluğumuzdaki tacizler, aşağılanmalar, ana baba didiklemeleri, kıskanç arkadaşlarımızın laf sokuşturmaları, eşimizin bizi beğenmemesi gibi kabul etmekte zorlandığımız her şey bilinçaltımızda, yani kişinin borularında, birikir ve lavaboyu, yani bilinçaltını tıkar. Bu da yazamamaya neden olur. Çünkü yazabilmenin en önemli şartı bilinci serbest bırakabilmektir.
Tüm bu geçmiş olayları içine atan kişi bir süre sonra bunları taşıyamaz hale gelir ve bir gün ortada hiçbir neden yokken boruları patlar, sular seller gibi ağlamaya başlar. Her şey taşmaya başlamıştır artık. Yazara gereken de budur işte. Taşmak ve lavabosunu yani bilinçaltını pompalayarak açmak.
Çocukken uğradığımız aşağılanmalar, kötü sözler, lakaplar, öğretmenimizin kulağımızı çekiştirmeleri, minik elimize cetvelle vurmaları, tartaklanmalar, polis ve doktor korkusu, belediye otobüslerinde uğradığımız ama bir türlü emin olamadığımız tacizler. Bunların hepsi gün geliyor patlak veriyor, hele ki bir kadınsak.
Ne yazacağım diye dertlenmeye gerek kalmamıştır artık. Tek yapmanız gereken bir zamanlar yaşadığınız tüm kötü deneyimleri bilinçaltınızdan bilinçüstüne çıkarmak ve yazıya dökmektir. Hadi tüm yazarlara kolay gelsin bakalım.
Füsun Çetinel
İnsanın kendisiyle yüzleşebilme gücü. Tıkanılan her an belkide görmek istemediğin bir pencerenin önündesin... Bir an sonra göreceksin ... Çok sevdim .
YanıtlaSilçok haklısın tıkanmak gerek önce sonra da taşıp yazabilmek. sevmeni çok sevdim:)))
Sil